top of page

Mutlu Prens

  • Yazarın fotoğrafı: Suzan Demirci
    Suzan Demirci
  • 10 Eki 2022
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 8 Oca 2023

Mutlu Prens, roman, world literature, novel, O Alquimista, Simyacı, Paulo Coelho
Mutlu Prens

Adı: Mutlu Prens

Orijinal Adı: The Happy Prince

Yazar: Oscar Wilde

Çeviri: Roza Hakmen, Fatih Özgüven

Tür: Masal, Modern Klasikler

Sayfa Sayısı: 56













"Nereyi seviyorsan dünyan orasıdır!"




Fikri:

Her ne olursa olsun, hayatın zorluklarında bile elimizden gelenin en iyisini yapmalıyız, doğadaki her bir canlının sevgiye muhtaç olduğunu aşılamaktır.


Özeti:

Bir zamanlar çok mutlu bir prens varmış. Hiçbir şeye ağlamayan ve üzülmeyen bu prens şatosunun duvarlarını çok yüksek yaptırmış. Nedeni ise kötü şeylere veya onu üzecek şeyler ile karşılaşmamakmış. Hep gülmek ister ağlamaya hiç dayanamazmış. Halkı ona çok imrenir, onun gibi olmak istermiş.


Bir gün prens ölmüş. Hemen prensin altından heykeli yapılmış ve şehrin en yüksek yerine bu heykel dikilmiş. Prensin gözleri yakuttan, kılıcının tokası ise safirdenmiş. Mutlu prens çok yüksekte bulunan bu yeni yere geldiğinde çok şaşırmış. Eskiden yüksek duvarlarla çevrili şatosu çevresindeki kötülükleri görmeyi engellediğinden şimdi gördüklerine çok şaşırıyormuş. Halkı hiç onun gibi mutlu değilmiş. Aksine herkes sefalet içinde ve dertliymiş. Tüm bu gördüklerine prens ağlarmış.


Bir gün, bir kırlangıç göç yolundayken dinlenmek için o heykelin altında gecelemek için konmuş. Tam o sırada üzerine damlalar dökülmeye başlamış. Dikkatli baktığında, düşen damlaların, yağmur değil Mutlu prensin gözyaşları olduğunu görmüş.


Kırlangıç ona niçin ağladığını sormuş. O da: “Canlıyken, gözyaşının ne olduğunu bilmezdim. Herkes bana ‘Mutlu Prens’ derdi. Böyle yaşadım ve öldüm. Artık bir ölünün heykeliyim. Bulunduğum bu yüksek yerde şehrimin tüm çirkinliğini ve sefaletini görüyor ve o yüzden ağlıyorum” demiş. Ardından “Bir ev görüyorum. Yaşlı bir terzi kadın, delik deşik olmuş elleri ile kraliçenin şeref nedimelerinin en güzelinin elbisesine ateş gülleri işliyor. Hasta oğlu ateşler içinde yatıyor. Ona içirecek ırmak suyundan başka bir şeyi de yok.” diye devam etmiş ve Mutlu Prens, kılıcının sapındaki kırmızı yakutu kırlangıca vererek o yoksul aileye götürüp vermesini istemiş. Kırlangıç gagasıyla yakutu götürüp, uyuklamakta olan kadıncağızın yanına bırakıp, tekrar Mutlu Prens’in yanına gelmiş.


Ertesi gün kırlangıç “Ben Mısır’a gidiyorum.” deyip vedalaşmak istemiş. Mutlu Prens ise ona: “Şehrin diğer ucunda, tavan arasında bir genç adam görüyorum. Tiyatro için oyun yazıyor. Ancak o kadar çok üşüyor ve açlıktan o kadar ıstırap çekiyor ki bitirebileceği şüpheli.” diyerek, bu gece de yanında kalmasını ve yakut gözlerinden birisini sökerek, o genç adama götürmesini istemiş. Kırlangıç önce reddetse de prensin ısrarına dayanamayarak bu dileğini de yerine getirmiş.


Ertesi gün yine, kırlangıç gideceğini söylemiş. Mutlu Prens, bu gecede kalmasını rica etmiş ve ona, aşağı köşede duran küçük “Kibritçi Kız”ı anlatmaya başlamış: “Kibritlerini suya düşürdü ve hepsi mahvoldu. Eğer eve biraz para götürmezse babası onu dövecek. Ayakkabısı ve çorabı yok ve minik başı da çıplak. Diğer gözümü de sök ve ona ver.” demiş.


Kırlangıç, prensin dediklerini yapmış ve diğer gözü de sökerek, küçük kıza götürmüş. Geri döndüğünde, Mısır’a gitmekten vazgeçmiş. “Sen artık körsün. Seni bırakıp gidemem.” diyerek, Prens’in ayaklarının dibine kıvrılıp yatmış. O günden sonra da Mutlu Prens’in gözü olarak, her tarafı gezip dolaşmış. Zenginlerin zevk ve eğlenceli dünyaları ile yoksulların perişan hallerini gelip Prens’e anlatıyormuş.


Bir gün Prens: “Değerli altınla kaplıyım, onu tabaka tabaka sök çıkar ve fakir halkıma ver.” demiş. Kırlangıç denileni yaparak, altını fakirlere dağıtmış.


Kış ilerledikçe kırlangıç gittikçe daha çok üşümesine rağmen, prensi terk etmemiş. Çünkü onu çok seviyormuş.

Ancak, günün birinde öleceğini anladığında. Ölüm evine gideceği için Mutlu Prens’le vedalaşmak istemiş. Prense “Elini öpeyim.” demiş. Mutlu Prens de, “Seni çok seviyorum, bu nedenle çık ve dudaklarımdan öp.” demiş. Söyleneni yapan kırlangıç Mutlu Prens’i dudaklarından öptükten sonra ayaklarının dibine düşüp ölmüş.


Aynı anda heykelin içinden bir çatırtı gelmiş. Mutlu Prens’in kurşundan olan kalbi ikiye ayrılmış. Heykel artık değerini yitirmiş bir taş yığınına dönmüş. Bunu gören belediye meclis üyeleri heykeli söküp altını eritmeye karar vermişler. Buradan elde edecekleri parayla da belediye başkanının heykelini dikeceklermiş.


Kaldırılan heykel, bir fırında eritilmiş. Sadece kurşun kalbi eritmeleri mümkün olmamış. Kurşun kalbi, ölü kırlangıcın da yattığı bir kül yığınının üzerine atmışlar.


Tanrı, meleklerine “Bana şehirdeki en değerli iki şeyi getirin.” diye söylemiş. Melekler de bir türlü erimeyen kurşundan kalbi ve kırlangıcın cansız bedenini getirmiş. Tanrı onları görünce “Doğru seçim yapmışsınız; çünkü cennet bahçemde bu küçük kuş sonsuza dek şakıyacak ve altın şehrimde Mutlu Prens bana şükredecek.” demiş.






Yorumlar


© Copyright

Suzan Demirci, TR

"Tavsiyeleriniz sayesinde sitenin geliştirilmesi ve paylaşımlarım adına güzel fikirler üretebilirim.
Şimdiden teşekkürler."
bottom of page