Küçük Şeyler
- Suzan Demirci
- 25 Kas 2022
- 2 dakikada okunur

Adı: Küçük Şeyler
Yazar: Samipaşazade Sezai
Tür: Hikâye, Türk Edebiyatı Klasikleri
Sayfa Sayısı: 84
"Adam olmaz, insaniyet bilmez cahiller!"
Fikri:
Küçük Şeyler sıradan insanın başına gelmesi muhtemel sıradan olayları, acıları, ümitleri, hayal kırıklıklarını, yani kimi hayat gerçeklerini ve bu gerçekler karşısında yaşanan duyguları ele alıyor. Ağaçların kesilmesine üzüntü duymamız, kuş sesleriyle neşelenip aşk uğruna acı çekmemiz, bir tebessümle umutlanıp kurduğumuz hayallerin yıkılıvermesi gibi olağan ama okuru derinden etkilemeyi başaran hikâyelerdir bunlar.
Özeti:
Küçük Şeyler; bir mukaddime, altı hikâye, bir mensure ve bir tercüme eserden oluşmaktadır.
"Bu Büyük Adam Kimdir?" adlı hikâyede anlatıcı sokakta gördüğü uzun, dağınık saçlı, geniş alınlı, dalgın ve düşünceli yürüyüşünden dolayı sendeleyip duran bir adamı, Fransızca hocasının okuttuğu Büyük Adamların Hayatı başlıklı kitaptaki betimlemelere uygun bularak onun "büyük bir adam" olduğunu düşünür. Adamın görünüşünden ve davranışlarından yola çıkarak nasıl büyük bir düşünür olduğu hakkında hayaller kurar. Anlatıcı, öykünün sonunda gözünde bu kadar büyüttüğü kişinin okuma yazması bile olmadığını esnafın birinden öğrenerek gerçekle yüzleşir.
"Hiç" hikâyesinde babasız büyüyen, içe kapanık, eğitimli genç bir adam, günün birinde vapurda kendisine gülümseyen bir kadın görür. Genç adam, hayallerini bu kadın ile süsler; ancak evlenme kararı verdirecek kadar besleyen tebessümün, sahibinin üst dudağının kısa olmasından yani bir şekil bozukluğundan kaynaklandığını anlar. Bu gerçekle ani bir yüzleşme yaşar ve tüm hayalleri yıkılır.
"Kediler" hikâyesinde otuz üç yıllık eşinden evdeki çok sayıda kediyle kendisi arasında bir seçim yapmasını isteyen adam, karısından "kediler" yanıtını alır. Bir kedi topluluğuyla aynı evi paylaşarak yaşayamayacağını düşünen adam evi terk eder. Öfkeyle ve belki de gençlik günlerine öykünerek alınmış bu karar, günün sonunda yerini açlık ve yatacak yer kaygısına bırakınca karakter evine dönmek zorunda kalır.
"İki Yüz Elli Kuruşa Bir Asır" hikâyesi Çamlıca'nın tasvir edilmesiyle başlar. Hikâyede anlatıcının romantik bir tutku ile bağlandığı koruluğun odunculara satılarak kesilmesi anlatılır.
"Düğün" hikâyesinde bir cariyenin hayattan beklentileri ve hayal kırıklıkları anlatılır. Odalık olan Dilsitan, artık evin beyi Behçet'in haremi olacağını düşünmektedir ve uzun süre bu ümitle dolaşır. Behçet'in başkasıyla evleneceğini öğrendiğinde ise dünyası yıkılır. Bulunduğu konumdan öte bir ümit taşıyan Dilsitan satılmak istense de sinir hali zamanla vereme dönüşür ve bir zaman sonra da ölür.
"Pandomima" hikâyesinde komiklik yaparak hayatını kazanan, içe kapanık ve yalnız olan Paskal, seyircilerinden Eftalya adında güzel bir genç kıza âşık olur. Ancak Eftalya bir gün tiyatroya kocasıyla birlikte gelir. Bu duruma çok üzülen Paskal platonik aşkına karşılık bulamayacağını anladığında intihar eder.
Yorumlar